Uğur Mumcu: Araştırmacı Gazeteciliğin Öncüsü
31 yıl önce, 24 Ocak 1993’te, Türk basınının önemli isimlerinden biri olan Uğur Mumcu, Ankara’daki evinin önünde bir suikasta uğradı. Kırşehir’de 22 Ağustos 1942’de dünyaya gelen Mumcu, 51 yaşında hayatını kaybettiğinde ardında derin izler bıraktı. Menfur saldırı sonrası, onun için düzenlenen cenaze törenine on binlerce kişi katılarak, usta gazeteciyi son yolculuğuna uğurladı.
Hukuk eğitimi aldıktan sonra gazetecilik mesleğine adım atan Mumcu, geride yüzlerce araştırma yazısı ve onlarca kitap bırakarak, Türk gazeteciliğine büyük katkılarda bulundu. “Gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur” anlayışı, günümüzde de iletişim fakültelerinde geleceğin gazetecilerine meslek kriteri olarak öğretilmeye devam ediyor.
Uğur Mumcu, gazeteciliği yaşamın her alanındaki “mücadelenin kürsüsü” olarak tanımlıyordu. Güvenilirliği ve ortaya koyduğu cesur çalışmalarla toplumun her kesiminden saygı gördü. Yolsuzluk iddiaları, yasa dışı örgütler ve bunların bağlantılarına dair yaptığı araştırmalarla dikkat çekti. “Dün sabaha değin araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın.” sözü, onun cesaretini ve kararlılığını yansıtıyordu.
Farklı fikirlerin yaşamın her alanında kendisine yer bulması gerektiğine inanan Mumcu, “Bir insan, kendi ülkesinin devrimcisi olmalıdır” ifadesiyle milli bir duruş sergiliyordu.
Unutulmaz Eserlere İmza Attı
1970’lerde yazdığı “Sakıncalı Piyade” adlı kitabı, tiyatroya uyarlandı ve Ankara Sanat Tiyatrosu’nda yüzlerce kez sahnelendi. Ayrıca, 1981’de yayınladığı “Silah Kaçakçılığı ve Terör” eseri, terörün silah kaçakçılığı ile ilişkisini ortaya koyarak kamuoyunu bilgilendirmeyi amaçladı. Aynı yıl Papa 2. Jean Paul’e düzenlenen suikast girişimi sonrasında Mehmet Ali Ağca üzerine derinlemesine araştırmalar gerçekleştirdi.
Mumcu’nun “Rabıta” ve “12 Eylül” kitapları 1987’de yayımlandı. 1991’de ise “Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925” adlı önemli eseri okurlarıyla buluştu.
Suikast Davasının Geçmişi
Uğur Mumcu, 1993’te arabasına yerleştirilen bir bombayla suikasta uğrayarak hayatını kaybetti. Suikastı, İBDA-C ve Hizbullah gibi örgütler üstlense de, Mumcu’nun ölümünden 6 yıl sonra açılan davada asıl failler tespit edilemedi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok’un öldürülmesi eylemlerini de kapsayan “Umut Operasyonu” dosyası olarak tarihe geçti.
İlk mahkeme kararının Yargıtay tarafından bozulmasının ardından yeniden görülen davada, 3 sanık “yasa dışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütünü kurmak ve yönetmek” suçundan, 5 sanık ise aynı örgüte üyelikten hapis cezasına mahkum edildi. Sanıklardan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, “silahlı suç örgütü kurma ve yönetme” eylemlerinden 12 yıl 6 ay hapis cezası aldı.
Diğer sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Recep Aydın’a ise “silahlı suç örgütü üyesi olmak” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Anayasa Mahkemesi, gözaltında tutuldukları dönemdeki mevzuatın avukata erişim imkanı tanımadığını belirterek, sanıkların yeniden yargılanmasına karar verdi.